Aspendos "Şıkıdım"a dayanır mı?

Dünyanın en önemli antik tiyatrolarından biri olan Antalya’daki Aspendos Tiyatrosu, uzun süredir ülke gündeminde bitmeyen bir tartışmanın öznesi konumunda.

Daha önce özel organizasyon şirketlerine günübirlik kullanımlar için kiralanan ve gürültülü pop konserleri, festival organizasyonları vb. etkinliklerde kullanılan tiyatronun çevresinde yaşanan tartışmalar, son olarak tarihi mekanın Anadolu Ateşi dans grubuna kiralanmasıyla iyice alevlendi.


Tiyatronun kiralayan kurumlarca ticari kaygılar nedeniyle özenli kullanılmadığı ve kapasitesinin üzerinde insanı ağırlayan mekanın yorgun taşlarının pop çağının ses dalgalarına dayanamayacağı bilimsel olarak da ortaya kondu. Onlarca bilimsel rapor ve uzman görüşünün hiçe sayıldığı sürecin ardından, ODTÜ Mühendislik Fakültesi’nden Doç. Ahmet Türer’in dikkat çekici açıklaması yansıdı kamuoyuna. Türer, kısaca, Aspendos’un aynı özensizlikle kullanılması durumunda yüksek desibelli davul sesleri ve Tarkan’ın “Şıkıdım”ı gibi şarkılara dayanamayacağını söylüyordu, bilimsel literatürden hiç hazzetmeyen ilgili kurumlara.

Ardından Kültür Bakanlığı yetkilileri ve Anadolu Ateşi’nin Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan’ın karşı açıklamaları geldi. Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Acar, kendilerine Aspendos’ta çatlak olduğuna dair bir bulgunun ulaşmadığını, Mustafa Erdoğan ise, Anadolu Ateşinin gösterilerinde ses düzeyinin limitleri aşmadığını, bu tartışmaların kasıtlı olarak çıkarıldığını açıkladı. Açıklamalar, düzey, desibel, çatlak, titreşim, limit ve dalga boyları düzeyinde ve bolca noktalı, virgüllü rakamlar eşliğinde sürüyor...

Son olarak da Antalya Koruma Kurulu, kamuoyundan yükselen tepkilerin de etkisiyle, biraz da alınganlıkla toplanıp bir dizi “Aspendos Kararları” aldı ve alınan kararlar kamuoyuna açıklandı. Koruma Kurulu’nun aldığı kararlar kısaca şöyleydi; antik tiyatronun üst kısmına seyirci alınmamalı, tiyatroya 2 bin 500 kişiden fazlası sokulmamalı, azami ses desibeli yüksekliği 90’dan az olmalı, kurallar uygulanmayacaksa tiyatro kapatılmalı...

Aspendos’la ilgili tartışmaların son şekli böyle. Ticari ya da kültürel, hangi amaçla olursa olsun özensiz kullanımın yarattığı, yaratacağı etkiler, bu etkilere karşı onlarca bilimsel çalışma, uzman görüşü ve son olarak on yıldır neredeyse arada bir alınan uygulamaya koyulamayan Koruma Kurulu kararları...

Bu kararların uygulanıp uygulanmayacağı tartışmasını bir kenara bırakıp, Aspendos’un bu krizli döneme nasıl geldiğine bakmakta yarar var. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, 2005 sonunda müze ve ören yerlerinin işletmesinin dernekler, vakıflar ve turizmcilere verilmesi için bir proje hazırladı. Tarihi eserlerde sanatsal faaliyet yapılmasını kolaylaştırmak i steyen yetkililer, bu projeyle, devletin “sırtına yük olmasın” gerekçesiyle, müzelerin işletme hakkını dernek ve vakıflara, ören yerlerini de turizmcilere vermeyi planladılar. Ve ardından bu planlarını ilgili yerlerin yöneticileriyle paylaşarak şöyle bir açıklama yaptılar: “Ören yerlerinde düzenlenecek sanatsal faaliyetlere turizmcilerin kataloglarında yer verilecek. Bu sanat ve kültür organizasyonlarını, turizm açısından da çekici hale getirmek amacıyla öncelikle tur operatörlerine devretmeyi düşünüyoruz. Bu amaçla, festival programını turizm sezonu öncesinden hazırlayıp ilgilenebilecek tur operatörlerine dağıtacağız. Sadece bu festivaller için tatil programı yapacak turist potansiyeli olduğuna inanıyoruz. Çanakkale'den Mersin'e bütün antik tiyatroları, kültürel organizasyonlar için işletmecilere açabiliriz.”

Ne kadar içten ve idealist bir proje değil mi?

Bakalım sonrası nasıl gelişmiş. Bu projenin açıklanmasından sonra, aralarında Aspendos’un da bulunduğu Efes, Troia, Bergama, Assos, Bodrum, Milet ve Perge gibi otuza yakın antik tiyatronun özel sektöre kiralanacağı haberleri geldi. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un, Side ve Aspendos’un da dahil olduğu adı geçen tiyatroların restorasyon maliyetlerinin çıkartılması için “ talimat ” verdiği ve yılda 1.5 milyon ziyaretçinin gezdiği Efes’in ihalesiz olarak TÜRSAB’a devredileceği tartışıldı. Ardından 18 Ocak 2006’da CHP Antalya Milletvekili Tuncay Ercenk, Bakan Koç’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na yazılı olarak şu soru önergesini sundu: ''Yıkılma ve akustik özelliğini kaybetme tehlikesi ortaya çıkan Aspendos tiyatrosunun korunması ve iyileştirilmesi konusunda herhangi bir tedbir almayı düşünüyor musunuz? Gündeminizde Aspendos tiyatrosunun özel sektöre devredilmesi konusu var mıdır?Bakanlığınız ile Maliye Bakanlığı arasında Aspendos tiyatrosunun kiralanması konusunda bir protokol imzalanmış mıdır? Antalya kültürünün önemli bir parçası olan Aspendos tiyatrosuyla ilgili alınacak kararlarda Antalya halkının görüşüne başvurmayı düşünüyor musunuz?''

Bakan Atilla Koç, bu ve bunun gibi onlarca soru önergesine nasıl bir yanıt verdi bilmiyoruz. Verdiyse de biz duymadık. Sonrası bildik, tanıdık bir gelişme. Kiralanan ören yerleri, tiyatrolar, ihaleler, ahbap-çavuş ilişkileriyle sürüp giden ve arada bir gündemi teğet geçen tartışmalar. Kararlar, kararlar, yine uygulanmayan kararlar. Kamuoyu unutunca olup biteni, medyanın “dengeli dili” gereği bir iki ay sonra Aspendos’ta düzenlenmesi muhtemel endüstriyel pop çağının curcunalı gösterilerine; “filanca yıldız Aspendos’u salladı” türünden başlıklar atacaklar. Aspendos sallanacak. Şıkıdımlı, afilli ve çakkıdılı seslerin bulamacıyla sallandıkça, bakan Atilla Koç’la birlikte Türkiye de uyuyacak!

Yorumlar

Popüler Yayınlar