Erguvaniler- Türkiye'de iktidar doğanlar...




Yazar Tayfun Er, Türk modernleşmesinin ve modernleştiricilerin öyküsünü anlattığı “Erguvaniler-Türkiye’de iktidar doğanlar” kitabında, Türkiye’de kimin kiminle akraba olduğunun, ‘seçkin’ ve ‘başarılı’ kılınanların salında tek bir aileye mensup olduğunun, Türkiye’deki gizli soylu sınıfın, saklanan kast sisteminin ve onun, örtülü ilişkiler ağını komplo teorilerine pirim vermeden, bilimsel kavramlarla tarihin tozlu tavan arasından çekip çıkarıyor.

Türkiye’de son beş yıldır örtülü bir tartışma yaşanıyor. Zaman zaman popüler kimlikler üzerinden yüzeye çıksa da genellikle “derinden” süren bu tartışmanın genel çerçevesi Türkiye’nin iki yüz yıllık yakın tarihine siyaseten “nüfuz” etmiş aileler etrafında dönüyor. Bu yönüyle de başta magazin dünyası olmak üzere, “derin” bir iştahla ötekini merak eden siyasi ve sosyal çevrelerin bilgi açlığını giderecek boyutta malzeme üreten bir alan. İşte tam da bu noktada bu önemli tartışma bir gerçeğin anlaşılmasından çok, on dokuzuncu yüzyıldan kalma bir merakla birbirinin geçmişini eşeleyen insanların çıkardıkları gürültüye kurban gidiyor.

Aile tarihçiliği, özellikle Avrupa’da çok yaygın bir yazın türü olmasının yanında, toplumsal tarihin de önemli bir parçası olarak hak ettiği ilgiyi gören bir alan. Ülkemizdeyse henüz yeni ve çok eksik bir kavram olmasının yanında, yaşadığımız sosyo-ekonomik çalkantıların ve yakın tarihi şekillendiren ilişkilerin “derinliğinin” bu çalkantıların nedenleri arasında sayılabilecek boyutta olması; aile tarihçiliğini üzerinde soğukkanlılıkla çalışılabilir bir alan olmaktan uzaklaştırıyor. Bu nedenle siyaseten ülkeyi yöneten, yönlendiren ailelerin arasındaki gizemli bağlar üzerinde bilimin kuşkuculuğu ve toplumsal sorumlulukla çalışabilmek; demokrasi kültürünün yerleşmediği, ekonomik sınıfların tam anlamıyla belirlenmediği günümüz koşullarında daha çok önem kazanıyor. Çünkü iki yüz yıldır ülkeyi dolaylı yada dolaysız yöneten, yönlendiren ve etkileyen aileler arasındaki görünmez bağlar; demokrasi kültürünün ve ekonomik sınıfların etrafında dönen, döndükçe karmaşıklaşan sorunların hem nedeni hem de sonucunu oluşturuyor.
Son dönemde bu konuda yazılıp çizilenlerin genellikle bir noktaya, Sabetayizme odaklanması da, çarpıtılmış gerçeğin düz bir yalandan daha tehlikeli olabileceğini gösterdi bize. Ya izahat türünden, ya da bir çeşit ötekileştirme aracı olarak kullanılabilecek, toplumsal hafızayı felç edecek türden yayınların çeşitliliği, siyasi, etnik ve sınıfsal aidiyetlere göre geniş bir yelpazeye sahip olsa da yarattığı sonuçlar açısından konuyu daha da karmaşıklaştırdı diyebiliriz. Zaten ülkede bütün yolların tutulduğu, dolayısıyla tutulacak başkaca yolun kalmadığı türünden bir yanılsamayla; toplumsal çürümenin oluşturduğu giz perdesini daha da kalınlaştıracak sonuçlar doğuran bu çalışmaların sunulma biçimi ve zamanlamaları da ayrıca tartışılmaya değer bir konu.
Geçtiğimiz hafta okuyucuyla buluşan Erguvaniler, bütün bu kavramların oluşturduğu karmaşayı, giz perdesini ve bir anlamda kavramın kendisi etrafında dönen tartışmaların perdesini aralayıp okuyucuyu aklıselimle buluşturan uzun soluklu bir emeğin ürünü olarak raflardaki yerini aldı. “Erguvaniler: Türkiye’de iktidar doğanlar” adını taşıyan ve Duvar Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarı, Gökyüzü mahlasıyla ‘sandal forum’ da yazdığı çarpıcı yazılarla bilinen Tayfun Er.

Tayfun Er adını pek çoğunuz ilk kez duyuyorsunuzdur. Bence şimdiden bu adı bir kenara not etmenizde yarar var. Çünkü bu ilginç ve bir o kadar da tartışma yaratacak olan kitabın üçleme olarak tamamlanacağını müjdeliyor Tayfun Er. En iyisi tek tek isimler üzerine odaklanmadan kitabın özüne uygun bir zihin kostümüyle gezinelim satır aralarında.

Erguvana doğanlar...

Tayfun Er, bir mühendis yazar. Teorisyenliğe mesafeli duran bir “kuramcı”. Ve ikisinin arasındaki ince ayrıntıyı görmenizi sağlayacak kadar da incelik koleksiyoncusu. Tayfun Er’in bir iddiası var. Ve bu iddiasını satır satır kanıtladığı kitabında, aktardığı çetrefilli ve bir o kadar da önyargıya kurban gitme olasılığı bulunan konuyu sabırla çekip çıkarıyor tarihin karanlık sayfalarından. Ve günümüzün medya, siyaset ve iş dünyasına tutuyor projektörünü. İki yüz yıldır değişmeyen iktidar yapısını söylence olmaktan çıkarıp ete kemiğe büründürerek önünüze koyuyor: “Oligoi” (όλιγοι) Helencede “küçük sayı”, tekil ve yalın hali olan “oligos” (όλιγος) ise “az sayıda” demek. Bu kelimelerden türeyen “oligarşi” (ολιγαρχία) de “az sayıda kişinin yönetimi” anlamına geliyor... Atina Polisi'nde insanlar üçe ayrılıyordu: yurttaşlar, yabancılar ve köleler. Yurttaşlar da homojen bir kitle değildi; içlerinde eupatrid (ευπατρίδης) denen bir kesim vardı ki onlar hiyerarşide en tepedeydiler. Aslında okunuşuyla yazmak gerekirken, karışıklık olmasın diye Batı dillerine geçen yazışıyla aldığımız eupatrid'in anlamı gerçekten çok öğreticidir: iyi doğmuş... Bizans’ta imparatorların çocukları; erguvan renkli sarayda, erguvan rengindeki odada doğuyordu. Bu çocuklar Porphyrogenitos (πορφυρογέννητος) yani “erguvan doğmuş” ya da “erguvan içinde doğmuş” unvanı alıyorlardı... Erguvan renginin soyluların rengi olması, bu sınıfın beğenisinden değil ekonomik kökenindendir. Erguvan, Antik Çağ’da kırmız böceğinden elde edilen kırmız renginin bir türevi olarak elde edilebiliyordu. Bir böcekten ancak birkaç damla renk maddesi elde edilebiliyordu. Üretim de karmaşık ve çok masraflıydı. O yüzden erguvan rengi giysi giymek son derece pahalıydı; dolayısıyla sadece en üst sınıfın giysilerinde bu renk görülebiliyordu.”

Hep aynı iktidar mı?

Erguvaniler, içeriği ve yöntemi bakımından bir ilk kitap olma özelliği taşıyor. Hem çözümlemeci bir yaklaşım sergilemesiyle işlediği konuyu berraklaştırması hem de bir önermede bulunması bakımından, içeriğinden dolayı aynı kategoride değerlendirilebilecek kitaplardan ayrı bir yerde durduğunu söylemek yanlış olmaz. Tayfun Er, “Kavramak, değiştirmek için gereklidir.” diyor ve ekliyor: “Tanzimat-İttihat-Cumhuriyet’i bir üçleme olarak görüyoruz ve Türkiye’nin dünden bugüne yönetici sınıfını, elitlerini de eupatrid olarak nitelendirip, bu insanların birbirleriyle olan akrabalıklarını, bağlarını, benzerliklerini kısacası ortak paydalarını sistemi anlamanın anahtarı olarak yazmaya çalışıyoruz. Abartarak söylersek, yöneticiler, elitler, öne çıkanlar, "başarılı" olarak kabul edilenler hep akraba, tanıdık. Abartmadan söylersek mutlak olarak bir ortak paydaya sahipler.

Kapitalizmin her türüne itirazımız başka bir düzlem, ama mevcut kapitalizm de kurallarına göre işlemiyor. Bu haksızlığın haksızlığına ayrıca itirazımız var; yazdıklarımız itirazımızın dillendirilmesi ve delillendirilmesidir. İddiamız, dünden bugüne bu ülkede örtük bir “kast sistemi” olduğudur. Mehmet Ali Aybar, mensup olduğu aileyi anlatırken "bey takımı "diyor.
Böyle de adlandırılabilir, ancak yetersiz ve bunun ötesinde de gerçeğin üstünü örten bir ifade olacağı için “kast sistemi” demek daha uygun geliyor. Bu kast sistemini anlamadan ne dünü ne bugünü anlamak mümkündür ne de –böyle bir iddiası olanlar için- gerçekten muhalif olunabilir...”

Tarihi doğru anlamak...

Erguvaniler, Türkiye’deki iktidar kavramı üzerine sıklıkla tartışıldığı şu günlerde dikkatle okunması gereken bir kitap. İçeriği bakımından yüzlerle ifade edilebilecek nüfuzlu isimler ve bu isimlerin şaşırtıcı aile ilişkileri, belki de ilk kez bu denli özenli ve amacına yönelik kavramlarla inceleniyor. Tayfun Er’in Erguvaniler hakkında bize sunduğu önerme ve yöntem, yüzlerce şaaşalı isim üzerine odaklanıp, medyanın enformatik cehalet sularında kaybolmadan çetrefilli bir kavramı anlama olanağı sunuyor: “Tarihi, dünü ve bugünü anlamak açısından erguvaniler faktörünü koymadan tarihin denklemini doğru kuramazsınız. Erguvaniler bu denklemde bir katsayıdır ve mutlaka sonuca etkili olmuştur, olmaktadır ve olacaktır. Tarihin anlaşılabileceğine, çözümlenebileceğine inanan birisi olarak tarihin –ezilenlerin yararına okumak açısından- eupatrid dediğimiz bu “büyük aile” ilişkilerini anlamadan eksik ve hatta yanlış okunabileceğine inanıyoruz.

Liyakat mı, sadakat mı?

Kautksy’in “modernleştiriciler” diye benimsediğimiz bir kavramı var. Bizdeki modernleştiriciler, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e hep eupatridler olmuş. Modern bürokrasinin doğuşu kabul edilen Tercüme Odası’ndan, Mekteb-i Sultani’ye oradan Mülkiye’ye kadar hep eupatridler var. Bu sıralardan sonra da bürokrasinin bütün üst kademelerine onlar gelmiş. Modernleşmenin toplumsal üst organı olarak ulus-devlet var ve gerek ulus-devletin özelliği gerekse de, modernleşmenin bir diğer ana unsuru olan demokrasi gereği modern devletin, ulus-devletin bürokrasisinde de, gelenekten bir kopuş yaşanıyor ya da yaşanması gerekiyor. Yani, geleneksel devletten farklı olarak modern devlette bürokratların seçiminde akrabalık/dinsel/etnik bağların değil, liyakatin esas olması gerekir. Oysa bizde bu durum tam tersidir. Modernleşmenin doğal bir sonucu olması gereken ya da beklenen durumlardan biri de; hayatın her alanında öne çıkmanın, güçlüye yakınlığa, sadakate, akrabalığa, aynı din/etnisite mensubu olmaya değil de liyakate bağlı olması gerekirken yaşanan durum bu değil. Kapitalizmin gelişmesi, modernleşmenin siyasal karşılığı olan ulus-devlette de modern-öncesi ilişkiler ağı belirleyici oluyor. Mina Urgan, "Bir Dinozorun Anıları"nda, "Ben bir toplumsal haksızlığın ürünüyüm." diye durumu örtük de olsa itiraf ediyor. Yaşanan haksızlık, bir zümrenin baştan ayrıcalıklı mensuplarının çok iyi donatılmış, öne geçirilmiş olmasıyla sınırlı değil. Bu kapitalizmin doğası gereği böyle zaten; ancak yetenekli, donanımlı olan da "eupatrid" değilse olması gerektiği yere gelemiyor. Kapitalizmin içinde "teorik" olarak olmaması gereken ama bizde yaşanan fiili durum budur...”

Erguvanilerin ana omurgasını oluşturan söylem, kitabı okuyup bitirdiğinizde de peşinizi bırakmayan bir dile dönüşüyor. Televizyonu açıyorsunuz, ana haberleri, moda tabirle prime time programlarını, siyaset tartışmalarını, iktidar kavgalarını, üniversiteleri, halkı, cinayetleri, gençleri; kısaca tepişen “eupatridlerin” altında ezilen top yekun bir ülkeyi izliyorsunuz. Ve izlemekten yorulduğunuzda bütün bu olup biteni, modernleşmenin hala sürdüğünü fısıldıyor size Erguvanilerin dili.

* Erguvaniler- Türkiye’de iktidar doğanlar. Tayfun Er (Gökyüzü) Duvar Yayınları- 1. Baskı Nisan 2007

Yorumlar

Popüler Yayınlar